George Foreman ismi, boks dünyasında genellikle iki farklı imajla anılır: Birincisi, 1970’lerin başında ringlerde fırtına gibi esen, rakiplerini acımasız gücüyle deviren korkutucu ağır siklet şampiyonu. İkincisi ise, yıllar sonra ringlere dönen, güleryüzlü, sempatik ve milyonların evine giren aile babası figürü. Bu iki Foreman arasındaki köprüyü kuran olay ise, spor tarihinin en dramatik dönüm noktalarından biriydi: 1977’de yaşadığı ölüme yakın deneyim ve ardından gelen ruhsal uyanış.
Zirveden Sarsıntıya: Jimmy Young Maçı ve Sonrası
Tarih 17 Mart 1977. Yer San Juan, Porto Riko. George Foreman, Muhammed Ali’ye kaybettiği “Rumble in the Jungle” unvan maçından sonra kariyerini yeniden inşa etme yolundaydı ve karşısında kurnaz dövüşçü Jimmy Young vardı. Maç, boğucu sıcak altında tam 12 raunt sürdü. Foreman, alışılagelmiş patlayıcı gücünü sergilese de, Young’ın savunması ve dayanıklılığı karşısında zorlandı. Maçın sonunda hakemler, yorgun düşen Foreman aleyhine, puanla Jimmy Young’ı galip ilan etti.
Ancak Foreman için asıl sarsıntı, maçın bitiş gonguyla değil, soyunma odasında başladı. Aşırı sıcak ve efor nedeniyle bitkin düşen Foreman, anlatımlara göre kendini korkunç bir boşlukta hissetti. Dehidrasyon ve sıcak çarpması belirtileri gösteriyordu, ancak yaşadığı deneyim fiziksel çöküşün ötesindeydi. O anları daha sonra defalarca anlatan Foreman, kelimenin tam anlamıyla “öldüğünü” ve karanlık, umutsuz bir yerde bulunduğunu hissettiğini ifade etti. Bu korkutucu deneyimin ortasında, ilahi bir varlığın kendisine dokunduğunu, Tanrı’nın varlığını hissettiğini ve hayatını değiştirmesi gerektiği mesajını aldığını belirtti. “İsa Mesih’in senin içinde canlandığına inanıyorum,” diye bağırdığı anlar, soyunma odasındakileri şaşkına çevirmişti.
Ani Karar: Boksu Bırakma ve Yeni Bir Yol
Bu derin ruhsal deneyim, George Foreman’ın hayatında anlık ve radikal bir değişime yol açtı. Maçtan hemen sonra, henüz 28 yaşında ve hala dünyanın en iyi ağır sıkletlerinden biriyken, boksu bıraktığını açıkladı. Kararı, boks dünyasında şok etkisi yarattı. Korkulan, neredeyse yenilmez görünen şampiyon, ringleri ve milyon dolarlık kontratları bir kenara bırakıp kendini dine adıyordu.
Foreman, Hristiyanlığa sıkı sıkıya sarıldı. Kendini Tanrı’ya ve O’nun mesajını yaymaya adadı. Bu sadece kişisel bir inanç meselesi değildi; hayatının yeni merkezi haline gelmişti.
Papaz Foreman: Topluma Adanmış Bir Hayat
Foreman, kısa süre sonra Teksas, Houston’da kendi kilisesini kurdu: “The Church of the Lord Jesus Christ” (Rab İsa Mesih Kilisesi). Sokak köşelerinde vaazlar vermeye başladı, inancını ve yaşadığı dönüşümü tutkuyla paylaştı. Geçmişteki ürkütücü ring personası gitmiş, yerine alçakgönüllü, inançlı bir din adamı gelmişti.
Ancak Foreman’ın yeni misyonu sadece vaaz vermekle sınırlı kalmadı. Özellikle zor durumdaki gençlere yardım etmeye odaklandı. Kendi zorlu çocukluk yıllarından ilham alarak, gençleri suçtan ve kötü alışkanlıklardan uzak tutmak amacıyla Houston’da “George Foreman Gençlik ve Toplum Merkezi”ni (George Foreman Youth and Community Center) kurdu. Bu merkez, onun için bir tutku projesi haline geldi ve zamanının ve kaynaklarının büyük bölümünü buraya adadı. Gençlere rehberlik etti, onlara spor ve eğitim imkanları sundu, kendi hayatından dersler çıkararak onlara umut aşıladı.
Değişen Kimlik ve Miras
George Foreman’ın 1977’deki ruhsal dönüşümü, sadece kariyerini değil, tüm kimliğini yeniden şekillendirdi. Korkulan, mesafeli dövüşçü; sevilen, ulaşılabilir bir toplum liderine ve ilham kaynağına dönüştü. Bu yeni kimlik, onun yıllar sonra (kısmen gençlik merkezini finanse etmek için) ringlere geri döndüğünde de belirleyici oldu. Artık rakiplerini yok etmek isteyen öfkeli bir güç değil, hedefine odaklanmış, daha sakin ve hatta esprili bir boksördü. Bu ikinci kariyeri, onu tarihin en yaşlı ağır siklet şampiyonu yaparak inanılmaz bir başarıya daha imza atmasını sağladı.
George Foreman’ın hikayesi, bir sporcunun hayatındaki beklenmedik dönemeçlerin, kişisel dönüşümün gücünün ve şöhretin ötesinde bir amaç bulmanın çarpıcı bir örneğidir. 1977’de Porto Riko’daki o sıcak gecede soyunma odasında yaşananlar, sadece bir boks maçının sonucu değil, bir insanın hayatının ve mirasının tamamen yeniden yazıldığı andı. Yumruklarından vaazlarına uzanan bu yolculuk, inancın ve ikinci şansların neleri mümkün kılabileceğinin unutulmaz bir kanıtı olarak hafızalarda yerini koruyor.